Pandemi sonrası dünya ticaretinde yeni hedefler ve stratejiler üzerine bilgi sahibi olmak için doğru yerdesiniz. Bu yazımız, ticaret sektörüne dair önemli ipuçları sunuyor. Kendinizi güncellemenin zamanı geldi!

Küresel pandemi, dünya ticaretini de etkiledi. Dünya liderleri, yeni hedefler ve stratejiler belirleyerek pandemi sonrası dönemde global ticareti canlandırmayı hedefliyor. Pandeminin neden olduğu arz zinciri kesintileri, birçok ülkedeki üretimi azalttı ve dolayısıyla ticareti de yavaşlattı. Dünya liderleri, bu zorluğun üstesinden gelmek için birbirleriyle işbirliği yapmaya ve yeni ticaret anlaşmaları imzalamaya başladı.

Bu süreçte, Asya-Pasifik bölgesindeki ülkeler bir araya gelerek ticareti geliştirebilecekleri anlaşmalar imzaladı. Çin liderliğindeki Bölgesel Kapsamlı Ekonomik Ortaklık Anlaşması gibi anlaşmalar, Asya-Pasifik bölgesindeki ticareti canlandırmayı amaçlıyor. Amerika Birleşik Devletleri, Kanada, Meksika gibi ülkelerin yer aldığı TPP ise Asya-Pasifik bölgesindeki ticaretin serbestleştirilmesini amaçlıyordu.

Afrika kıtasındaki ülkeler de ticaret anlaşmalarını güçlendirerek kıtadaki ticareti canlandırmayı amaçlıyor. Türkiye ise pandemi sonrası dönemde Avrupa, Asya ve Afrika ülkeleriyle ticaretteki ilişkilerini güçlendirmeyi hedefliyor. Çevre ülkelerdeki ticaret hacmini artırarak yeni pazarlara açılmayı amaçlayan Türkiye, ara malı ihracatındaki payını da artırmak istiyor.

Pandeminin Dünya Ticareti Üzerindeki Etkisi

Kovid-19, birçok sektörü etkilediği gibi dünya ticaretini de olumsuz etkiledi. Salgının ilk etkisi, arz zincirlerindeki kesintilerin ortaya çıkmasıydı. Çin gibi ülkelerdeki fabrikaların kapanması nedeniyle mal üretimi durdu ve bu da küresel ölçekte arz kaybına yol açtı. Aynı zamanda, dünyanın dört bir yanındaki ülkelerde karantina önlemleri ve sınır kapatmaları nedeniyle tedarik zincirindeki kesintiler talep kaybına da sebep oldu.

Birçok sektör salgın nedeniyle finansal kayıplar yaşarken, özellikle turizm, havacılık ve otelcilik sektörleri tarihin en büyük başarısızlıkları arasına girdi. Bu nedenle, birçok ülke kendi içindeki ticarete daha fazla önem verirken, yurt dışı ticareti azalttı. Bu da uluslararası ticarette büyük bir düşüşe yol açtı.

Dolguların daha yüksek olması nedeniyle küçük işletmelerin çoğu, nakit akışı sorunları nedeniyle iflas etti. Büyük şirketler de gelirlerinde önemli kayıplar yaşadılar ve çalışanlarını işten çıkarmak zorunda kaldılar. Bu süreçte, piyasaların dalgalı seyri, krize karşı yapılan müdahaleler ve alınan önlemler ticarette öngörülemezlik yarattı.

Yeni Ticaret Anlaşmalarının Önemi

Küresel ticaret, pandeminin etkisiyle beraber zor bir dönemden geçiyor. Ancak dünya liderleri, bu zorluğun üstesinden gelebilmek adına çözüm yolları arıyorlar. Yeni ticaret anlaşmaları da bu yollardan bir tanesi. Pandeminin yarattığı krizlerin ardından liderler, birbirleri ile yeni ticaret anlaşmaları yaparak küresel ticaretin canlandırılması için adımlar atmaya başladılar.

Bu anlaşmalar sayesinde, ülkeler arasındaki ticaretin kolaylaşması ve ticaret hacminde artış sağlanması hedefleniyor. Yeni ticaret anlaşmaları, özellikle ağır hasar gören ülkeler ve sektörler için büyük bir önem taşıyor. Yeni ticaret anlaşmaları, bu ülkelerin ticaret hacimlerindeki kaybı en aza indirmek adına daha büyük bir piyasa ve daha fazla müşteriye erişebilmelerini sağlayacak.

RCEP ve TPP, Asya-Pasifik bölgesindeki ülkeler arasında yapılan yeni ticaret anlaşmalarından bazılarıdır. TPP (Trans-Pasifik Ortaklığı), Asya-Pasifik bölgesindeki ticaretin serbestleştirilmesini amaçlayan bir anlaşma olarak ortaya çıkmıştı. Ancak Trump yönetiminin çekilmesiyle birlikte anlaşmanın kaderi bilinmezliklerle dolu hale geldi. RCEP (Bölgesel Kapsamlı Ekonomik Ortaklık Anlaşması), Asya-Pasifik bölgesindeki ülkeleri bir araya getirerek ticaretin geliştirilmesi hedefleniyor.

Türkiye de pandemi sonrası dönemde yeni ticaret anlaşmaları yapmak için çalışmalarına devam ediyor. Özellikle Avrupa, Asya ve Afrika ülkeleriyle ticari ilişkilerini güçlendirmeyi hedefleyen Türkiye, yeni pazarlara açılmak için ise özellikle çevre ülkelerdeki ticaret hacmini artırmayı planlıyor.

Yeni ticaret anlaşmalarının küresel ticaret açısından önemi oldukça büyük. Bu anlaşmaların yapılması hem ekonomik hem de siyasi bir işbirliği gerektirir. Ancak küresel ticaret açısından olumlu sonuçlar doğurabileceği unutulmamalıdır.

Asya-Pasifik Bölgesi'nde Ticaret Anlaşmaları

Asya-Pasifik ticaret anlaşmaları, bölgesel ekonomik kalkınmayı teşvik etmek için yapılan anlaşmalardan biridir. Bu anlaşmalar, Asya-Pasifik bölgesindeki ülkeleri bir araya getirerek ticaretin arttırılmasını amaçlamaktadır. Çin liderliğinde yapılan Bölgesel Kapsamlı Ekonomik Ortaklık Anlaşması (RCEP), dünya nüfusunun yaklaşık yarısını kapsayarak, tarafların ticaret sınırlarını kaldırması ile ticaret hacminin artırılması hedeflenmektedir.

RCEP anlaşması, Asya-Pasifik bölgesindeki ülkelerin küresel ticareti canlandırmak adına önemli bir adımdır. Bu anlaşma ile birlikte, Asya-Pasifik ülkeleri arasındaki ticaretin artması ve birbirine bağımlılıklarının artması amaçlanmaktadır. Anlaşmayla birlikte, ülkeler arasındaki gümrük vergileri kaldırılarak, ticaretin serbestleştirilmesi hedeflenmektedir.

Asya-Pasifik bölgesindeki ticaret anlaşmaları, sadece bölgesel ekonomik kalkınmayı teşvik etmekle kalmıyor, aynı zamanda dünya ekonomisine de katkıda bulunuyor. Bu anlaşmalar, Asya-Pasifik bölgesinin ekonomik güç kazanmasına yardımcı olacak ve bölgesel işbirliğini artıracaktır.

Bölgesel Kapsamlı Ekonomik Ortaklık Anlaşması

(bir diğer adıyla RCEP), Asya-Pasifik bölgesindeki 15 ülkenin bir araya gelerek oluşturduğu bir ticaret anlaşmasıdır. Bu anlaşma ile birlikte bölgedeki ticaret engellerinin azaltılması ve serbest ticaretin teşvik edilmesi hedefleniyor. RCEP'in üye ülkeleri arasında Çin, Japonya, Güney Kore, Avustralya, Yeni Zelanda ve ASEAN ülkeleri yer alıyor. Bu anlaşma sayesinde yıllık yaklaşık 2 trilyon dolarlık bir ticaret hacmi oluşması bekleniyor. RCEP aynı zamanda üyeler arasındaki yatırımları da teşvik etmektedir. Anlaşmanın diğer ülkeler tarafından da imzalanması için çalışmalar devam etmektedir. RCEP, Asya-Pasifik bölgesinin dünya ticaretindeki önemini artıracak ve üye ülkelerin birbirleriyle ticari ilişkilerini daha da güçlendirecektir.

gibi anlaşmalar, Asya-Pasifik bölgesindeki ülkeleri bir araya getirerek ticaretin geliştirilmesini hedefliyor.

Asya-Pasifik bölgesi, dünya ekonomisinde önde gelen ülkelerin bulunduğu bir bölgedir. Bu nedenle ticaret anlaşmaları burada oldukça önemlidir. Çin liderliğinde yapılan Bölgesel Kapsamlı Ekonomik Ortaklık Anlaşması gibi anlaşmalar, Asya-Pasifik bölgesindeki ülkeleri bir araya getirerek ticaretin geliştirilmesini hedefliyor. Bu anlaşmalar, ülkeler arasındaki ticaret engellerini kaldırmayı ve ticareti serbestleştirmeyi amaçlıyor.

Bu ticaret anlaşmaları, bölgedeki ülkelerin ekonomik büyümesine katkı sağlayacak ve ticaretin gelişmesine imkan verecektir. Ayrıca, Asya-Pasifik bölgesindeki ülkeler arasındaki ticaret hacmini artırarak küresel ticarette de etkili olacaktır. Bu anlaşmalar, ülkelerin ekonomik kalkınmasına katkı sağlayacak ve ülkeler arasındaki rekabeti artıracaktır.

• Bölgesel Kapsamlı Ekonomik Ortaklık Anlaşması
• Trans-Pasifik Ortaklığı
• Güneydoğu Asya Ülkeleri Birliği Serbest Ticaret Anlaşması

Asya-Pasifik bölgesindeki bu ticaret anlaşmaları, ülkeler arasındaki iş birliğini güçlendirecek ve bölgesel ekonomik entegrasyonu sağlayacak. Bu da, ticaretteki işlem maliyetlerini düşürerek ticareti artıracak ve bölgesel refahı artıracaktır. Sonuç olarak, bu anlaşmalar, küresel ticaretteki Asya-Pasifik bölgesinin önemini artıracaktır.

Trans-Pasifik Ortaklığı

Trans-Pasifik Ortaklığı (TPP) Amerika Birleşik Devletleri, Kanada, Meksika gibi ülkelerin yer aldığı bir ticaret anlaşmasıdır. Asya-Pasifik bölgesindeki ticareti serbestleştirerek bu bölgede yer alan ülkeler arasındaki ticaretin artmasını hedeflemekteydi. Trans-Pasifik Ortaklığı anlaşması, ticaret anlaşmaları içinde en kapsamlısı olarak görülüyordu.

Anlaşmanın amacı, ticaret engellerini ortadan kaldırarak ticaret hacmini artırmak, işbirliğini geliştirmek ve ekonomik büyümeyi desteklemekti. Anlaşmaya taraf olan ülkeler, bu bölgedeki ticaretin serbestleştirilmesi oluşturmaktı. Anlaşmanın bu şekilde yapılması, Asya-Pasifik bölgesindeki ülkelerin birbirleriyle daha fazla ticaret yapmasını ve ticaret hacminin artmasını sağlama amaçlıydı.

TPP, ABD tarafından liderliği yapılan bir ticaret anlaşması olarak görülmekteydi. ABD tarafından büyük bir özveriyle hazırlanan anlaşma, özellikle Amerikan şirketleri için birçok avantaj sağlamaktaydı. Anlaşmanın yürürlüğe girmesi ile birlikte, ABD'nin Asya-Pasifik bölgesindeki şirketleri daha fazla ticaret yapabilecekler, aynı zamanda rekabeti artırarak ekonomik büyümeyi sağlayabileceklerdi.

TPP, Asya-Pasifik bölgesindeki ticaretin önemli bir parçası olarak görülmekteydi. Ancak 2017 yılında ABD, anlaşmadan geri çekilme kararı aldı ve anlaşma, diğer ülkeler tarafından da yeniden gözden geçirildi. Yeni ABD yönetimi ile anlaşmanın yeniden görüşülmesi ise olası değil.

Sanayileşmiş Ülkelerin Gümrük Vergilerindeki Azaltma

Sanayileşmiş ülkeler, düşük gelirli ülkelerden yapılan ithalatlara uyguladıkları yüksek gümrük vergileri nedeniyle eleştirilere maruz kalmıştır. Bu nedenle, son yıllarda birçok sanayileşmiş ülke, daha adil bir ticaret ortamı oluşturmak için gümrük vergilerini azaltma yoluna gitmiştir.

Özellikle gelişmekte olan ülkeler, sanayileşmiş ülkelerden yapılan ithalatların gümrük vergilerinin azaltılmasını talep etmektedir. Bu sayede, düşük gelirli ülkelerin ürünleri daha rekabetçi hale gelerek, küresel ticaretin gelişmesi sağlanacaktır.

Sanayileşmiş ülkelerin gümrük vergilerini azaltmaları, aynı zamanda bu ülkelerin yerel ekonomilerine de fayda sağlayabilir. Daha düşük gümrük vergileri, ürünlerin daha uygun fiyatlarla piyasaya sunulmasını sağlayarak, yerel tüketicilerin satın alma gücünü artırabilir.

Ülke	Gümrük Vergisi Oranı
Amerika Birleşik Devletleri	%2,5
Avustralya	%5
Avrupa Birliği	%3

Yukarıdaki tabloda, bazı sanayileşmiş ülkelerin uyguladığı gümrük vergisi oranları verilmiştir. Bununla birlikte, bu oranlar ürün ve ülke bazında değişiklik gösterebilmektedir.

Küresel ticaretin adil ve sürdürülebilir bir şekilde gelişmesi için, sanayileşmiş ülkelerin düşük gelirli ülkeleri desteklemesi gerekmektedir. Gümrük vergilerinin azaltılması, hem dünya ticaretinin gelişmesine hem de yerel ekonomilerin kalkınmasına katkı sağlayabilir.

Afrika Ticaret Anlaşmaları

Afrika kıtasındaki ülkeler, dünya ticaretindeki yerlerini güçlendirmek için ticaret anlaşmaları yapmakta kararlılar. Kıtanın içindeki ülkeler arasındaki ticaret hacmi henüz düşük olmasına rağmen, Afrika Birliği tarafından hazırlanan Afrika Kıtasal Serbest Ticaret Anlaşması (AfCFTA) ile bu durumun değiştirilmesi hedefleniyor.

AfCFTA'nın amacı, kıtaya özgürlük, barış ve refah getirmek için ülkeler arasındaki ticareti artırmaktır. Anlaşmanın müzakereleri 2018 yılında başlamış ve 2019 yılında kabul edilmiştir. AfCFTA'nın yürürlüğe girmesiyle, Afrika kıtasındaki 55 ülke arasındaki ticaretin %90'ı serbest bırakılacak.

Bununla birlikte, Afrika ülkeleri, diğer bölgelerle de ticaret anlaşmaları yapmakta kararlıdırlar. Örneğin, Avrupa Birliği ile EAC (East African Community) ülkeleri arasında Afrika - Avrupa Ortaklık Anlaşması (EPA) imzalandı. Bu anlaşma, Avrupa ihracatçılarına Afrika pazarına erişim sağlar ve Afrika ülkelerine gümrük vergileri konusunda bir muafiyet verir.

Ayrıca, Çin'in Afrika ile ilişkileri de son yıllarda giderek artıyor. Çin Afrika ile ilişkilerinin artması ve son olarak FOCAC (Forum on China-Africa Cooperation) Zirvesi'nin gerçekleşmesi, ticaret ilişkilerinin daha da gelişmesine olanak sağlıyor.

Türkiye'nin Dünya Ticaretindeki Yeri ve Stratejileri

Türkiye, tarihten gelen ticari tecrübesi ve stratejik konumu ile dünya ticaretinde önemli bir yere sahip. Pandemi sonrası dönemde ise ülkenin hedefleri arasında Avrupa, Asya ve Afrika ülkeleriyle ticaretteki ilişkilerini güçlendirmek yer alıyor.

Bu doğrultuda Türkiye, Avrupa Birliği (AB) ülkeleriyle olan ticari ilişkilerini kuvvetlendirerek entegrasyon düzeyini artırmayı hedefliyor. Gümrük Birliği, serbest ticaret anlaşmaları ve ortak yatırımlar gibi farklı ticari stratejilerle AB ülkeleriyle işbirliği yaparak ticari hacmini artırmayı planlıyor.

Asya ülkeleriyle yapılan ticarette ise Türkiye, yakın coğrafi konumu ve farklı kültürel bağlantıları sayesinde avantajlı bir konuma sahip. Özellikle Çin, Hindistan ve Japonya gibi büyük ekonomilerle olan ticari ilişkileri geliştirmeyi hedefliyor. Bunun yanı sıra Bölgesel Kapsamlı Ekonomik Ortaklık Anlaşması gibi anlaşmalar aracılığıyla Asya-Pasifik bölgesindeki ticaret hacmini artırmayı planlıyor.

Afrika ile olan ticarette ise Türkiye, artan ticari hacimler sayesinde daha da güçlenmek istiyor. Afrika Birliği içindeki ortaklık ve iş birliği programları aracılığıyla ticari ilişkileri genişletmek ve Afrika kıtasındaki pazarlara açılmak hedefler arasında yer alıyor.

Genel olarak Türkiye, pandemi sonrası dönemde dünya ticaretindeki yerini sağlamlaştırmak ve ticari ilişkilerini güçlendirerek yeni pazarlara açılmayı hedefliyor. Bu hedefleri gerçekleştirmek için çeşitli stratejiler belirleyen Türkiye, küresel ticarete dahil olmak için çalışmalarına devam ediyor.

Yeni Pazarlara Açılma Stratejisi

Türkiye, pandemi sonrası dönemde dünya ticaretindeki yerini sağlamlaştırmak ve yeni pazarlara açılmak için çeşitli stratejiler belirliyor. Bunlardan biri de özellikle çevre ülkelerdeki ticaret hacmini artırarak yeni pazarlara açılmayı hedeflemesi.

Bu doğrultuda Türkiye, ticaret hacmi yüksek olan ülkelerle daha yakın iş birliği içerisinde olmayı hedefliyor. Özellikle komşu ülkelerdeki ticaret hacminin artırılması için çalışmalar yapılıyor. Bu çerçevede, Türkiye'nin Gürcistan ile olan ticaret hacmi son yıllarda hızla artarak 1 milyar dolara ulaşmıştır. Benzer şekilde, Türkiye'nin ticari ilişkilerini artırmak için yoğun çaba gösterdiği diğer ülkeler arasında Azerbaycan, İran, Irak ve Balkan ülkeleri de yer almaktadır.

Bununla birlikte, Türkiye yeni pazarlara açılabilmek için sektörlerde çeşitlilik arayışına da girmektedir. Özellikle savunma sanayisi, otomotiv, tekstil ve gıda sektörü gibi sektörleri geliştirerek dünya pazarında daha fazla pay sahibi olma hedefi güdülmektedir.

Türkiye'nin bu stratejisi, özellikle dünya ticaretindeki belirsizliklerin arttığı dönemlerde dinamik ve esnek bir yapıya sahip olma imkanı sunmaktadır. Yeni pazarlara açılmak, Türkiye'nin küresel ekonomide güçlü bir şekilde konumlanmasına yardımcı olacak ve uluslararası ticaretteki rolünü daha da güçlendirecektir.

Türkiye, pandemi sonrası dönemde ara malı ihracatındaki payını artırmayı hedefliyor. Arz zincirlerinde yaşanan kesintiler nedeniyle, Türkiye'nin ürettiği ara malı ürünlere talebin artması bekleniyor. Bu nedenle, Türkiye, üretimi artırarak ara malı ihracatındaki payını yükseltmeye çalışıyor. Ayrıca, Türkiye'nin doğu-batı ve kuzey-güney akslarında yer alması, lojistik açıdan avantajlı bir konuma sahip olmasını sağlıyor.

Türkiye ara malı ihracatında özellikle, otomotiv ve makine sektörleri öne çıkıyor. Otomotiv sektöründe üretilen yedek parça ve bileşenler, makine sektöründe ise baskı, kesme ve işleme makineleri gibi ürünler, Türkiye'nin ara malı ihracatındaki payını artırmakta etkili oluyor.

Bununla birlikte, Türkiye'nin ara malı ihracatındaki başarısı, üretim kalitesi ve fiyat rekabetiyle doğru orantılıdır. Bu sebeple, Türkiye'nin üretim kapasitesini artırmak ve teknolojik altyapısını güçlendirmek gerekiyor. Bu sayede, Türkiye, ara malı ihracatında daha da başarılı olabilir ve küresel pazarda söz sahibi olabilir.

Ara Malı İhracatındaki Artış

Pandemi dönemi, birçok ülkenin üretim zincirlerinde ciddi kesintilere neden oldu. Türkiye de bu etkilerden payını aldı. Fakat Türkiye, ara malı ihracatında artış sağlayarak pandemi sonrası dönemi fırsata çevirmeyi hedefliyor. Yerli üretimde yapılan atılımlar ve yüksek kaliteli ürünler ile Türkiye, dünya ticaretinde daha güçlü bir konuma gelmeyi hedefliyor.

Bakanlar Kurulu kararı ile belirlenen Ara Malları Üretim Destek Programı kapsamında, Türkiye’de üretilen ürünlere yönelik devlet destekleri sunuluyor. Bu sayede, ara malı üretimi yapan firmalar pandemi döneminde üretimlerine ara vermeden devam edebiliyorlar. Hatta birçok firma, ihracat rakamlarında artış yaşadı.

Ara malı ihracatındaki artış ise Türkiye’nin ekonomik büyümesini destekleyecek bir hamle olarak görülüyor. Türkiye, özellikle Orta Doğu’da bulunan ülkelerdeki ara malı ihtiyacının büyük bir kısmını karşılıyor. Ayrıca, kaliteli ürünleri ve rekabetçi fiyatları ile Türkiye, diğer ülkelerin de dikkatini çekiyor.

Türkiye’nin ara malı ihracatındaki artış hamlesi, pandemi sonrası dönemde ekonomisini daha da güçlendirmeye yönelik bir adım olarak görülüyor. İhracatta artış yaşandıkça, Türkiye’nin dünya ticaretindeki konumu daha da sağlamlaşacak.

Sonuç

Pandemi sonrası dönemde dünya ticareti belirsizliklerle dolu bir sürece girdi. Bu belirsizlikler, ülkeleri yeni ticaret anlaşmaları yapmaya ve stratejiler geliştirmeye sevk etti. Dünya liderleri, ticaret zincirlerini tekrar canlandırmak için birbirleriyle masaya oturarak uluslararası ticaretin geliştirilmesine yönelik adımlar attı.

Türkiye, global ticarette güçlü bir yer edinmek için çalışmalarını hızlandırdı. Özellikle Avrupa, Asya ve Afrika ülkeleriyle ticaret ilişkilerini güçlendirerek yeni pazarlar edinmeyi ve ticaret hacmini artırmayı hedefleyen Türkiye, ara malı ihracatındaki artışla da dikkatleri üzerine çekti.

Ticaretteki belirsizlikler, ülkeleri birbirleriyle iş birliği yapmaya yönlendirdi. Bu nedenle Türkiye, Asya-Pasifik bölgesi başta olmak üzere Afrika ülkeleriyle de ticaret ilişkilerini geliştirmeyi amaçlıyor. Türkiye'nin bu stratejisi, ticaretteki belirsizliklerin önüne geçerek global ticaretteki yerini sağlamlaştırması adına önem arz ediyor.